Türk müziği ve edebiyatının önemli isimlerinden Zülfü Livaneli’nin unutulmaz sözlerini sizler için bir araya getirdik. Livaneli’nin şiirsel ifadeleri, müzikteki derinliği ve edebi eserlerinden alıntılar, hayata dair anlamlı bakış açılarını ve toplumsal meselelere duyarlı yorumlarını içerir. Bu sayfada yer alan Zülfü Livaneli sözleri, sanatçının zengin düşünce dünyasını ve insanî değerleri öne çıkarır. Her bir söz, onun sanatını ve topluma bakışını daha iyi anlamanız için özenle seçilmiş ve derlenmiştir.
Bu değerli alıntıları Facebook, Twitter ve WhatsApp üzerinden paylaşarak, Zülfü Livaneli’nin yaşam felsefesini, müzikal mirasını ve edebi zekasını sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. Sosyal medya platformları, bu anlamlı sözlerle daha geniş bir kitleye ulaşmanın yanı sıra, Livaneli’nin sanatını ve düşüncelerini yeni nesillere aktarmanın da etkili bir yoludur. Sayfamızdaki Zülfü Livaneli sözlerini kullanarak, onun sanatının ve düşüncelerinin etkisini genişletin ve onun kültürel mirasını daha fazla kişiye tanıtın.
EN GÜZEL ZÜLFÜ LİVANELİ SÖZLERİ
Manşet: Ne çok isterdim tek bir çocuğun ahının koskoca devletleri tuzla buz etmesini!
Ben tarafım elbette, insandan yanayım.
Aşk bir uçurumun kıyısında, gözü bağlı yürümektir.
Masmavi bir aydınlıktan gelir neslimiz.
Yalnız insan merdivendir, hiçbir yere ulaşamayan.
Her iktidar öldürür! Kimi daha az, kimi daha çok.
Sendeki şekeri ellere sunup zehri kendin yutmaktır adı aşk.
Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur.
Ne çok isterdim tek bir çocuğun ahının koskoca devletleri tuzla buz etmesini!
Okumak, sadece okumak. Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını.
İnsan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı.
Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Hoşçakalın der gibidir ufka giden kırlangıçlar. Ayrılığın ilk çizgisi o umutlu başlangıçlar.
Her şey bir hikayedir. Ve nereye kadar gerçek olduğunu bilmemize imkan yoktur.
Gözü dönmüş bir kesimin kar hırsı, iktidar hırsıyla birleşince insanları insanlıktan çıkarıyor.
Ne kadar güzel olduğunu bilmediğin ve bilmene imkan olmayan bir şey var o da kokun.
Hayatta normal olan huzursuzluk durumudur. Huzur ise çok ender yakalanan geçici anladır olsa olsa.
Bu akşam kalırsan, sana dünyada duyup duyabileceğin en büyük aşk hikayesini anlatırım.
Aşk dendiğinde küçülüyordu her şey. O zaman gerçek aşka ne ad verdiğimi sordu. ‘Karasevda’ dedim.
Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir.
Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden herkesi ve her şeyi sevmek. O noktada sahiplenmek biter, saf aşk kalır.
Belki de her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı insan onurudur. Elinde kalan tek şey budur.
Umut evresi epey uzun sürüyor. Daha sonra umut ışığı yavaş yavaş sönmeye başlıyor ve umutlanmaktan korkar hale geliyorsun.
Çağın hakkını vermek, çağa uyum sağlamakla değil, ona direnmekle mümkün olabilir.
Koltukta oturanlara önerim, bu ülkenin kurucusunun gözlerine baksın. O zaman ne yapmaları gerektiğini anlayacaklardır.
Ben genel başkan olsam, bir dakika durmam Atatürk’ün yenilikçi, modern, çağdaş, laik düşüncesini korurum.
Bir kadın topuklarının sesinden ürkmüyor, tam tersine bununla meydan okuyan bir ritim tutturuyorsa kendine güveni tam demektir.
Eskiden köleler hiç olmazsa ayaklarına geçirilen prangaların farkındalardı, şimdikiler zincirlerini bile göremiyorlar.
Hani insan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı. Hani unutmak, insan soyunun en büyük şifasıydı.
İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin.
Ve günün en yakıcı sorusu şu: Kendilerine Atatürkçü, laik, solcu, çağdaş vs. diyenler niye bu kadar sevgisiz, kıskanç, birbirine düşman?
Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.
Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkân olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu?
Bir gün çok bunalırsan, denizin dibinde yosunlara takılmış gibi, soluksuz, sakın unutma, gökyüzüne bakmayı, gökyüzü senindir, gökyüzü herkesindir.
Birine aşık olmak, bir uçurumun kıyısında gözü bağlı yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilemezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayet de, intihar da.
Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır.
Bütün Ortadoğu’nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadına sarhoş olur.
Bu çınardan hep korkardım. Meyvesi insan olan ağaçtı bu. Bir tarihte idam edilen birçok devlet büyüğü bu ağacın dallarına asılmış ve kurumuş birer meyve gibi rüzgarla döne döne çürümüşlerdi.
Ona göre ruh, dünya nimetlerinin tutsaklığından kurtuldukça özgürleşiyor, bağımsızlaşıyor ve dünya yüzünde hiçbir krala imparatora nasip olmayacak büyük bir iktidara kavuşuyordu.
Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenlerde çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kiminin ki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama!
Her iktidar adam öldürür mü? Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar. Peki, iyi insanlar iktidara gelirse? Öyle şey olmaz! Neden? İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.
Zenginlik insana ait bir özellik değil, diyorum. Para insanın doğal bir parçası değil; kaybolabilir, çalınabilir, soyut bir kavram bir takım sıfırlar. Zaten hayatta anlamlı olan değerler parayla sahip olunamayanlar. netde.org Kitap, çalışacak insan, eşya alabilirsin; ama bunlar bilginin, dostluğun, paylaşma duygusunun yerini tutamaz.
Ne var ki, bu acımasız dünyada iyilik cezalandırılıyor! Uzun ömrümün bana öğrettiği gerçeklerden biri de bu. Kötülüğü yenmek, iyiliği yenmekten daha zor. Bu yüzden iyiler savunmasız oluyorlar, her türlü zararı görebiliyorlar.