İnsan hayatı boyunca hep mutluluğu aramış ve onu bulabilmek için hayatında bazı şeylerden hatta bazen kendinden bile bir şeyler feda etmiştir.Oysa mutluluk, herşeyin içindedir,benliğimizi saran bir ruhtur.Önemli olan o mutluluğu görüp,hissedebilmektir. İşte bu makalede ruhumuzu kuşatan mutluluğu daha kolay fark edebilmek için 6 tüyodan bahsedeceğiz.
1. Sevmeyi öğren ve önce kendini sev.
Evet bu bizim ilk maddemiz. Çünkü ister inanalım ister inanmayalım, her şey sevgiyle başlar ve onunla güzeldir. İnsan önce kendini sonra ise çevresindeki her şeyi sevmeli. Sevgiyle bakmalı dünyaya. İşte o zaman bize kötü görünen şeylerin içindeki gizli güzellikleri keşfederiz. Ama başta da söylediğimiz gibi, insan önce kendini sevebilmeli. Çünkü hiç kimse içinde olmayan bir şeyden başkasına veremez. Eğer sevgiyi önce içimizde yaşarsak daha sonra zaten içimize sığmayıp dışarıdakileri de kuşatacaktır. Üstad Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi:
“İnsan sevmeli;
Bazen bir insanı,
Yahut bir ağacı,
Ya da kanadı kırık bir kuşu…
Zaten sevmezse insan, insan mı olur.”
2. Ağlamanın mutluluk getirdiğini bil.
Ağlamak, her zaman kötü bir şey değildir. Bazı sevgiler ağlarken oluşur. Ağlarsın ve sarılırsın yanındakine bazen de kendine. Mutluluktan ağlamaktan bahsetmiyorum. Orada zaten bir mutluluk var. Ben üzüntüden ağlamaktan bahsediyorum. Biyolojide insan ağlarken mutluluk hormonu salgıladığını biliyoruz. Yani ağladığımız süre zarfınca bir yandan mutlu olmak için bir horman salgılıyor bedenimiz. Mutlaka fark etmişsinizdir, uzunca ağladıktan sonra istemsizce bir gülme ve rahatlama hissi gelir ve gülmeye başlarsınız. Ayrıca üzgün birine “Ağla rahatlarsın.” denilmesinin nedeni de işte budur. Yani demem o ki ağlamaktan korkmayın.
3. Her şey bir gün biter; acılar da.
Evet, bu madde başta olumsuz gibi gelebiliyor kulağa. Ama aslında tam olarak öyle değil. İnsanlar hep bir şeylerin bittiğinden yakınır ama aslında içten içe bu bir ihtiyaçtır. Çünkü geçici bir dünyada yaşıyoruz ve zaten her şey geçici. İnsan birkaç gün aynı yemeği yediğinde artık sıkılıyor. Ya da bir misafir gelip uzun süre kaldığında bunalabiliyoruz. Zaman geçmediğinde yakınıyoruz. Hatta ve hatta insan mutlu olduğunda bile bir süre sonra bundan sıkılıyor. Yani insanın doğasında var bu durum. Çünkü o, gelip geçen şeyler için yaratılmadı. Ebediyet için yaratıldı. Peki konumuza gelelim. Her şey bir gün biterse o zaman acılar da bugünkü sıkıntılar da bir gün gidecek. Önemli olan onların varlıklarında onlara bir hayat tecrübesi olarak bakabilmek ve geçici olduklarını bilip onlardan bilgi öğrenip ders çıkartabilmek.
4.İnsanların senin hakkında düşüncelerini dinle ama bunlara bağımlı olma.
Bazı insanlar başkalarının düşüncelerine gereğinden fazla önem veriyor. Yani tabiki karşımızdaki kişinin bizi nasıl gördüğü önemlidir ona göre kendimize çeki düzen veririz ama her şeyin aşırısının zarar olduğu gibi bu durumun aşırısı da zarardır. Hem de insana gerçekten çok büyük zararlar verebilir. Bir insanın kendi öz saygısı tam olmadığında başkalarını saygın görür ve onların kendi hakkında düşünceleri onun için vazgeçilmez olur. Ve herkes kendisindeki benden sana bir şeyler katar ve kendi tecrübeleriyle yorumlar seni. Herkes kendisi olarak değerlidir. Ve herkesin içindekiler, yaşanmışlıkları farklıdır. Bu yüzden başkaları sizin hakkınızda bol keseden konuşabilirler çünkü sende olup biteni bilmiyorlar. Ama sen biliyorsun. Onlara izin vermemelisin.Sen kendin olduğun için ve özgün olduğun için değerlisin. Yani başkaları ne düşünür, acaba beni seviyorlar mı, acaba ne derler gibi sorular ile ancak kendini mutsuz edebilirsin ve karşındakiler de sen kendine saygı duymadığın için sana saygı duymazlar.
5. Hiçbir zaman birilerini ırkı, mezhebi, dünya görüşü nedeniyle yargılama.
İnan ki şuan dünya bu haldeyse, kan, savaş içerisinde yoğruluyorsa bunun sebebi insanların karşısındakini olduğu gibi kabul edememesinden kaynaklanıyor. İnsan hep kendini, kendi görüşünü, kendi mezhebini diğerlerinden üstün görüyor ve bunun sonucunda “Benim gibi olmayanların yaşamaya hakkı yok.” gibi kabul edilemez bir sonuca varmayı tercih ediyor. Bu durum insanların hep mutsuz olmasına sebep olmuştur. Bunu iddia edenler de buna maruz kalanlar da mutsuz oluyor. İnsanda böyle bir özellik var. Herkesin kendisi gibi olmasını istiyor. Ama bu yanlış. Herkes aynı olmak zorunda değil ve herkes kendi fikirlerini savunabilir. Kimsenin kimseden özgürlüğünü almaya hakkı yok. Zaten farklılıklardır bizi zenginleştiren. 7 renk olmasaydı, hiç olur muydu gökkuşağı..?
6. İnsanları memnun etmek için kendini feda etme.
Bazen sevdiğimiz insanların bizi daha çok sevmesi için aşırı fedakarlıklar yapabiliyoruz. İşte en büyük yanlışı burada yapıyoruz. Kendinden vererek kimseyi mutlu edemezsin. Tabiki elinden geldiği kadar yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmelisin. Konumuz bu değil. Demek istediğim şey, “Onun beni sevmesi için her şeyi yapmalıyım. Eğer her istediğini yaparsam, her an yanında olursam beni sever.” düşüncesinin yanlışlığıdır. Hiç kimse sen ona aşırı değer verdiğin için seni sevmez. Aksine senden uzaklaşır. Çünkü sen ona eğer aşırı değer veriyorsan o da senin değersiz olduğunu o yüzden ona bu kadar değer verdiğini düşünür ve yine değersiz kalan sen olursun. İnsanlar böyledir. Böyle kabul etmek lazım. Sen kendine değer verirsen başkaları da sana değer verir. Ama sen onlara verirsen bütün değeri artık seni değersiz görürler. Yani demem o ki akışına bırak. Biri senden yardım isterse ona yardım etmelisin tabiki. Ama her an ona yardım etmeye hazırmışsın gibi gösterme kendini. Sen kendi yolundan git, sürekli başkalarının yolunda onlarla beraber yürümeyi isteme. Eğer onlar seninle yürümek istiyorsa gelip yolunu bulurlar zaten merak etme. Her şeyin fazlası zarar dedik ya, değer vermenin de fazlası kendimize zarar. Ve daha da aşırılaştığında artık karşındaki kişi de bundan sıkılacaktır. Ve aslında kendine yaklaştırmak istediğin kişi adım adım senden uzaklaşmaya başlayacaktır. Elinden geleni yap ama daha sonra bırak karşındakinin toprağı sensen zaten senin yanında olmayı seçecektir. Bunun için kendinden eksilmek zorunda değilsin, unutma. Üstad Cahit Zarifoğlu ne güzel özetlemiş:
“Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir.”
Herkese toprak olamayız. Bunu hatırlarsak daha güzel olacak her şey…